Suriye Dışişleri Bakanı Es’ad Hasan el-Şeybani, 19 Ağustos’ta İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile ABD’nin arabuluculuğunda Fransa’nın başkenti Paris’te bir araya geldi. Görüşme iki taraf arasındaki bakanlar seviyesinde ilk doğrudan temas olarak kayda geçti. Görüşme öncesi taraflar 7 Mayıs 2025’te Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 11 Haziran’da ABD, 12 Temmuz’da Azerbaycan ve 24 Temmuz’da Fransa’nın arabuluculuğunda dolaylı görüşmeler yaptı. Bu süreçte İsrail, Suriye’nin güneyinin silahsızlandırılmasını açıkça şart koşarken, Suveyda’da hükümete karşı savaşan yasa dışı silahlı Dürzi gruplara askeri destek vererek başkent Şam’ı vurdu. Şeybani-Dermer görüşmesi bu sürecin sonunda geldi. Görüşme sonrası Reuters’te yer alan haberde, iki taraf arasında 25 Eylül’de bir güvenlik anlaşması imzalanacağı iddia edildi. Ancak Suriye Dışişleri Bakanlığı, bu iddiaları kesin bir dille yalanladı. Son günlerde ise İsrail ordusunun Şam’ın güneyindeki Kisve’nin yanı sıra, iki ülke arasındaki Tampon Bölge’de ve Dera ile Suveyda kırsallarında saldırılarını artırması, Tel Aviv’in Şam’a kendi şartlarını dayatması şeklinde okunuyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, daha önce yaptığı açıklamalarda Suriye’nin güneyinde Tampon Bölge’den Suveyda’ya kadar uzanacak bir silahsızlandırılmış bölge talep ettiklerini açıkça söylemişti. Suriye hükümeti ise bunun Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal anlamına geldiğini ve bu talebi reddettiğini belirterek başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin arabuluculuk yapmasını talep ediyor. Şeybani ile Dermer arasında yapılan görüşmede, tarafların 1974’teki ateşkes anlaşmasına dönmesi, gerilimin azaltılması, Suveyda’daki ateşkes durumunun takip edilmesi ve Suriye’nin egemenliğine saygı duyulması gibi konuların ele alındığı bildirildi. Suriye’nin 25 Eylül’de anlaşma imzalanacağı iddialarını yalanlamasının İsrail’in şartlarını reddetmeye devam ettiği anlamına geldiği değerlendiriliyor.
Arap ülkeleri ile İsrail arasında 1973’te başlayan ve Suriye’nin 1967 yılında İsrail tarafından işgal edilen Golan Tepeleri’nin bir kısmını geri almasıyla sonuçlanan savaşın ardından 31 Mart 1974’te imzalanan anlaşma metninde, anlaşmanın nihai bir barış olmadığı ancak barışa giden yolda ilk adım olduğu açıkça vurgulanıyor. Anlaşmaya göre Golan Tepelerinin doğu kısmındaki (Alfa bölgesi) Kuneytra ve Harmon Dağı (Cebel El-Şeyh) Suriye’de kalırken, batı kısmı (Bravo bölgesi) ise İsrail’de kalacaktı. Taraflar kara, deniz ve havada ateşkesi kabul ederken, Alfa bölgesinin silahsızlandırılması da karara bağlanıyordu. BM Barış Gücü’nün (ANDOV) yerleştiği bölge, 8 kilometre uzunluğunda ve bazı yerlerde 10 kilometre genişliğinde bir alanı kaplıyor. İsrail ise 8 Aralık 2024’te Esed rejiminin devrilmesinin hemen ardından bu bölgeye asker konuşlandırarak anlaşmayı ihlal etmişti.

Esma Efendi
Suriye ile İsrail arasında yaşanan dolaylı ve doğrudan görüşme sürecini Yeni Şafak’a değerlendiren Suriyeli Araştırmacı Gazeteci Esma Saeb Efendi, İsrail’in Suriye’de ayrılıkçı hareketleri destekleyerek istikrarı baltaladığını söyledi. İsrail’in yeni Suriye’ye karşı agresif bir askeri tutum gösterdiğine değinen Efendi, “Bu tutum karşısında askeri gücü İsrail tarafından tamamen yok edilen, fiziki olarak son derece zayıf ve henüz kurumsallaşma aşamasını tamamlamayan ordusuyla Suriye’nin önünde diplomasi ve müzakere dışında pek bir seçenek bulunmamaktadır” diye konuştu. Efendi, sözlerini şöyle sürdürdü; “İsrail’in bu niyeti göz önüne alındığında, Şam’ın bu siyasi hamlesinin çok yönlü bir devlet stratejisinden ziyade, Suriye’nin güneyinde yayılmaya başlayan mezhepsel ayrılıkçı motivasyonu kırmak üzere geliştirdiği geçici bir politika olarak okumak mümkündür. Ortadoğu’da yeni gelişen uluslarası ve bölgesel dinamikler ışığında 1948’den beri savaşta olan Suriye ve İsrail’in askeri ve siyasi ilişkilerinin yeniden yorumlanması, ancak uzun soluklu diplomatik müzakerelerle şekillenecek bir devlet stratejisiyle mümkün olabilir.”

Samir Seifan
Harmoon Araştırma Merkezi Müdürü Samir Seifan ise Yeni Şafak’a yaptığı değerlendirmede, Suriye’nin rejim sonrası istikrara ulaşma çabalarını baltalayan İsrail’in, İran’ı sınırından uzaklaştırmakla kazanım elde ettiğini ancak Suriye’deki durumu da kendi şartlarını dayatmak için kullanmak istediğini söyledi. Seifan, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın, iç sorunlara daha iyi eğilmek için İsrail’in güvenlik endişelerini gidermeye ve anlaşmaya çalışmakla pragmatik davrandığını belirtildi. Bu durumun devrim öncesi “Nihai hedefimiz Kudüs” diyen Şara’nın kendi destekçileri ile sorun yaşamasına sebep olabileceğini söyleyen Seifan, “Suriye’de önemli bir kesimin önceliği İsrail ile çatışma yerine yeniden kalkınma ve istikrar sürecine vermekten yana” şeklinde konuştu.
ABD yönetiminin Suriye-İsrail gerilimi konusundaki tavrına da değinen Seifan, ABD’nin bölgesel anlaşmaların çökmesini istemediğini ifade etti. Washington’da Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye’nin istikrarından yana olduğunu söyleyen Seifan, buna karşılık CIA ve Pentagon’un bu konuda tereddütlü olduğuna işaret etti. Seifan, Suriye’de İsrail’den destek uman Suveyda’daki yasa dışı silahlı Dürzi gruplar, kuzeydoğudaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG/PKK) ve eski rejim yanlıları gibi tarafların da İsrail ile gerilimin bitmesi halinde ellerindeki kozu yitireceklerini düşündükleri için anlaşma sürecinin başarısız olmasını istediklerine dikkati çekti.